”Ben çocuklara inanıyorum.Bu yüzden umutluyum.Ben çocuklara inanıyorum.Bu yüzden de mutluyum!”

26 Haziran 2009 Cuma

Yazmak mı, Aforizmadır!


Faiz Cebiroğlu


Bazen soruyorlar: ”Sürekli yazıyor musun? Nasıl yazıyorsun?..” diye.

Evet yazıyorum; sık sık yazıyorum. Ama yazdığım metnin önceden nasıl sonuçlanacağını, gerçekten, ben de bilmiyorum. Ama sürekli yazıyorum; düşüncelerimi yazıyorum.

Yazarken kullandığım ”teknik” ve ”tarz” yok mu?

Elbette vardır. Şudur: Fikirlerimi ”aforizma” olarak yazıyorum. Zira yazmak, bana göre, aforizmadır.

Şiir mi, aforizmadır.

Politika mı, şiirdir. Aforizmadır.

Yaşam mı, felsefedir. Aforizmadır.

Yazmak mı, aforizmadır.

Aforizma mı, düşüncelerin güçlü bir anlatımla, öz sözlerle / sözün sözleriyle vermek oluyor. Yaşamın siyaseti ve şiiri oluyor.

Aforizma, içsel bir fotoğrafın çekimi oluyor; çekilen fotoğrafın kısa ve özlü sözlerle, çarpıcı ve şaşırtıcı bir şekilde anlatımı oluyor. Örnek mi, not defterimde var:

“Danimarka’da, Nisan ayında, ünlü komponist, Carl Nielsen’in eserlerinden oluşan bir konsere çağrıldım. Komponize edilen eserler, orkestrayla birlikte, mükemmel bir şekilde bizlere iletiliyor… İnsan, ”müziği” unutup, ”kendisi müzik” oluyor…”

”Konser arası mola var… kahve içiliyor… herkes kahve içerken, ben ”müzik” içiyorum…”

Yazmak mı, aforizmadır.

Aforizma mı, sözün sözüdür.

Sözün sözü mü, şiirdir.

Sevdamız ve kavgamız damıtılıyor, şiir oluyor. Şiirdir.

Yazmak mı, yaşamaktır. Yaşamak mı, aforizmadır. Aforizma, “eşitlik, ortaklık ve özgürlük” kavgamızın özlü sözü oluyor.

Yazmak mı, canlı kalmaktır. Canlılık, güçlü anlatımlarda anlam buluyor. Güçlü anlatım, yaşam felsefemizdir...Yaşam felsefemiz, en güçlü bir şekilde, aforizmalarda anlam kazanıyor:Şiir oluyor...öykü oluyor....roman oluyor.... resim / fotoğraf oluyor...

Sürekli mi yazıyorum, evet.

Nasıl mı yazıyorum, aforizmadır.

Aforizma mı, yaşamın imbiğinden süzülen şiirdir!..

-------------
* Tüm öğrenci, öğretmen arkadaşlarıma ve sitenin okuyucularına iyi bir yaz tatili diliyorum.

16 Haziran 2009 Salı

ÇOCUK KÜLTÜRÜ


Faiz Cebiroğlu

Türkiye’de kültürü tam anlatamamışız. Çocuk kültürünü ise hiç tanımlayamamışız. Bu yazım çocuk kültürü üzerinedir.

Çocuk kültürü, genelde, çocukların merak, hayal gücü (fantasi) gibi yönlerini teşvik eden, dürten, “oyun” ve “yaratım” gibi aktivitelerdir. Bu bağlamda, çocuk kültürü; çocuklar için, çocuklarla birlikte veya çocukların “kendi kendilerine” yarattıkları bir kültürdür.

Bu tanımı açarsak;

Bir: Çocuklar için yaratılan kültür: Bu, yetişkinlerin çocuklar için ürettikleri çocuk edebiyatı, tiyatro, müzik, film, çocuk televizyonu, video, bilgisayar oyunları ve değişik oyuncaklardır.

İki: Çocuklarla birlikte yaratılan kültür ise; çocukların yetişkinlerle birlikte yer aldıkları ve üretil­mesine katkıda bulundukları aktivitelerdir. Bunlar, kısa­ca, oyun, film, bilgisayar, spor, müzik okulları; yazı ve medya gibi atölyelerdir.

Üç: Çocukların kendi kültürü: Bu, dışardan herhangi bir yetişkinin yardımı olmaksızın, çocukların kendi kendilerine yarattıkları kültürdür. Bu kültür, ço­cukların gelişim aşamasında, çok önemli bir yere sahiptir. Buna, çocukların, “oyun kültürü” deniyor. Bunun içine; değişik ifade tarzları ve anlatım çeşidi giriyor: çocukların yarattıkları oyunlar, anlatım, şarkı, ritim, nükteler, yazım, video, bilgisayar gibi aktivitelerdir.

Bu üçüncü şık üzerinde, yani, çocukların kendi kendilerine yarattıkları kültür üzerinde, önemle durmak gerekiyor. Zira çocukların kendi kendilerine yarattıkları kültür, dinamik bir kültürdür. Bu, yaşayan, kuşaktan kuşağa ve yeni çocuklara aktarılan bir kültürdür. Mekanik değildir, dinamiktir. Değişkendir, ama soru işareti ve derslerle dolu bir kültürdür.

Çocukların kendi kültürü; çocukların kendi hayal güçleriyle, hiç bir yetişkinin yardımı olmaksızın, kendi kendilerine yarattıkları, aktivitelerdir.

Çocuk kültürü; yalnızca dışarıdan, yetişkinlerin, çocuklara sundukları kültür, değildir. Bunu, kabul etmemek gerekiyor. Çocuk kültürü, bunun ötesinde, hem çocuklarla, hem de çocukların, kendi hayal güçlerini kullanarak, kendi kendilerine yarattıkları bir oyun kültürüdür. Buna destek olmak ve bunun olanaklarını yaratmak, biz, yetişkinlere düşmektedir.

Biz eğitimciler, çocuklara, kendi anlatım ve ifade tarzlarını, kısacası, kendi kültürlerini yaratmalarında, öncü olmalı ve onlara bu imkânları sağlamalıyız.

Çocuk kültürü, oyun kültürüdür. Oyun kültürü, hem bugünün, hem de, geleceğin değerleridir; başarı ve kazanımlarıdır.