”Ben çocuklara inanıyorum.Bu yüzden umutluyum.Ben çocuklara inanıyorum.Bu yüzden de mutluyum!”

7 Nisan 2013 Pazar

Duygular ve ifade tarzları…




Faiz Cebiroğlu

Duygular ve ifade tarzları…Daha önceleri yazmam gereken bir konuydu. Ama araya başka çalışmalar girdi. Şimdi yazıyorum. Sorarak başlıyorum: Çocukların duyguları ve ifade tarzları nedir?

Pedagojide, çocukların topyekûn gelişiminde, üzerinde önemle durduğumuz bir konu, hiç kuşkusuz, çocuk duyguları ve bunların ifade tarzlarıdır. Duygu / duygular hislerimizdir. Duygu / duygular çekirdeğimizdir. İnsan korkar, sevinir, üzülür, öfkelenir. Önemli olan, duyguları ifade etmektir. Önemli olan, duygularını ifade eden çocuğa saygı göstermek ve ciddiye almaktır.

Türkiye’de, bu konu üzerinde, ne yazık ki, pedagojik alanda önemli çalışmalar yapıldığını söylemek zordur. Türkiye’de hâlâ, çocuklara ve büyüklere, ”ağlamının ayıp” olduğu ve ”erkekliğe yakışmadığını” söyler duruyoruz. Oysa ki, duygu / duygular (olumlu olumsuz), vücuttaki tepkilerdir. Duygular, nasıl bir ruh haleti içinde olduğumuza işaret eden sinyallerdir. Tüm duygular (olumlu, olumsuz), hepsi önemlidir. Duyguları durdurmak, mümkün değildir. Asıl ayıp olan, duyguları durdurmaya çalışmaktır. Sevinçli olmak, ağlamak, korkmak,  üzülmek bir insan hakkır.

Duyguları durdurmaya ve yönlendirmeye çalışmak; duygular ve bunların ifade tarzlarını birbirine karıştırmak,  çocuklarda, çocukların bireysel gelişiminde olumsuz etkiler yaratıyor. Duygu ve bunların ifade tarzları arasındaki farkı bilmeden, kavramadan, çoğu zaman, insan hakkı olan duygulara saldırmış oluyor ve bu duyguları hedef almış oluyoruz.

Peki, duygularımızı nasıl ifade edeceğiz?

Duygu ve ifade tarzları arasındaki fark nedir?

Sevinçli olmak, bir duygudur. Ama sevinç duygusunun yarattığı “tebessüm” ya da “gülüş”  bir tepkidir. Yani duygunun dışa vurumudur. Vücut dilinin bir ifadesidir.

Korkmak, bir duygudur. Ama bu duygunun yarattığı “kaçış” “kaçmak” bir tepkidir.

Bir başka örnek:

1- Çocuğa çok kızdım, çok öfkelendim.

2- Çocuğu çok azarladım.

Birincisi, “kızmak”, “öfkelenmek”, bir duygudur. İkincisi, “azarlamak” bir tepkidir.

Ne yazık ki, çoğu zaman bunları birbirine karıştırıyor ; ve  çoğu zaman, aralarındaki “farkı” görmeden duyguları hedef almış oluyoruz.

Bir örnek daha vereyim:

“Çocuk, bir nedenden ötürü, büyük bir öfkeyle, elindeki oyuncakları atıyor, kırıyor…O esnada, çocuğun annesi ya da babası bu durumu görüyor…”

 Bu durum karşısında ne yapmamız gerekiyor? Böylesi bir öfke ortamında, çocuğa nasıl yaklaşmamız, müdahale etmemiz gerekiyor?

En basitinden yanıtımız, şudur:

“Öfkeni, kızgınlığını anlıyorum. Ama oyuncaklarını atman, kırman doğru değildir.”

Dikkat edilirse, burada, hem çocuğun “öfke” duygusunu kabül etmiş oluyoruz, hem de bu duygunun yarattığı “saldırgan” tepkiyi reddetmiş oluyoruz.

Bunun yerine, “öfkelenmene” “kızmana” gerek yok”, deseydik, durum çok değişirdi.

Pedagojide, çocuk gelişim branşında üzerinde dikkatlice durduğumuz, konu duygular ve bunların ifade tarzlarıdır. Çocuklar tüm duygularını ifade etmeli ve çocukların duygusal gelişimlerinde onlara  yardımcı olmalıyız. Bu anlamda;

Bir: Duyguların yaratmış olduğu tepkilere profesyonelce  “sınır” koyabilmeliyiz.

İki: Çocukla olan iletişimiz, anlaşılır, açık ve net olmalıdır.

Bitiriyorum.

Duyguları reddetmek, yönlendirmeye çalışmak, doğru değildir;  ama bu duyguların  yaratacağı tepkilere dikkat etmek, bu tepkilerin yaratacağı olumsuz duruma karşı çıkmak her zaman önemli ve doğrudur.

Duygular, kimsayal tepkimizdir.

Olumlu, olumsuz tüm duygular önemlidir. Burada önemli olan, duygu ve ifade tarzları arasında bir harmoni, bir denge kurmak ve çocukları bu yönde eğitmektir.

Hiç yorum yok: