Faiz
Cebiroğlu
Makale sözcüğü...
Çoğu zaman, ”ecnebi” kelimelerden Türkçeye giren
ve Türkçede kullanılan sözcüklere bakıyorum ve
hayret ediyorum. Toplumsal bir fenomen olarak,
lûgat (لغة), dil ister. Dil, Farsçada yürek oluyor.
Lûgat mı geliştireceksiniz, dil ister: Kalptir!
Türk Dil Kurumu var ve ne yazık ki, Türk Dil
Kurumu'nda yer alanlar, dilsizdir.
Lûgat, dilsizlerle, gelişmez, gelişemez, açıktır.
Örnek mi, Türkçedir. Türkçenin gelişmesi bir yana, bulunduğu yerden giderek
geriye gidiyor ve ne yazık ki, ”lûgat” olmaktan da çıkıyor.
Bu girişten sonra, Türkçede kullanılan ”makale” sözcüğünü ele alacağım.
Makale sözcüğünün kökeni ve tanımını yapacağım. Başlıyorum:
Bir: Makale, Arapçadır. Kavl (قول ) kökeninden geliyor: Söylemek ve demek
oluyor.
Ka'lâ (قال): Söyledi, dedi.
Yakuvlu (يقول): Söylüyor, diyor.
Böylece, Kavl kökeninden, makale (مقالة) çıkıyor: Söylediği gibi, dediği gibi
oluyor.
Makale, bir konuya dair bir fikri, bir düşünceyi, kısa ve öz bir şekilde, ifade
etmek, söylemek ya da yazmak, oluyor. Makale budur ve sözcük Arapçadır.
Bu sözcük ve diğer sözcükler üzerinde, daha önceleri durmuştum. Zaman
buldukça, Türkçeye ve Türkçede yanlış kullanılan sözcükler üzerine duruyur ve
yanlışları ayırmaya çalışıyorum.
Bu, benim için, bir görevdir. Bir pedagog olarak ta zorunludur.
Herşeyin birbirine karıştırıldığı bir Türkiye'de, en azından, lûgat ta, daha temiz,
daha iyi olmak gerekiyor, diye düşündüm. Ma-kale- dir, demek istedim.
Lûgat mı, dildir. Dil mi, yürek ister.
Türk Dil Kurumu mu, toptan dilsizdir!
Görev mi, Türkiye'de, ilerde, oluşacak bir toplumsal devrimde, ilk iş olarak,
Türk
Dil Kurumu'nu kapatmak olacaktır.
Her şey lûgat içindir.
Lûgat, kimliktir.
Lügatsız insanların kimliği mi, yoktur!
Ma-kalem budur. Bunu söylemiş ve yazmış oldum!
Dilsizlere de makalenin tanımını yapmış oldum.